1 Nisan 2013 Pazartesi

Coanda Egzozlar; Çözümlü Deneme Kitapçığı



   Coanda egzozlar geçen yıl F1 dünyasına giriş yaptı. Egzoz beslemeli difüzörlerin yasaklanması ile oluşan boşluğu dolduran bu sistem, bu yıl biraz daha gelişmeye başladı ve bazı takımların da artık farklı felsefelere yöneldiğini gördük.

   Art arda iki yarış hafta sonundan sonra bir boşluğumuz var ve yazmak istediğim ama fırsat bulamadığım teknik kısma sıra geldi diyebiliriz. Bu konuyu aslında testlerden itibaren yazmak istiyordum, orada takımların coanda egzoz yorumlarını görmüştük, ancak ilk yarışların geçmesi bizim için daha iyi oldu. Konuyu daha rahat ele alabiliriz.

   EBD dediğimiz sistem sayesinde egzoz gazları arka lastikler ve difüzör eteklerinin arasından geçiriliyor ve difüzörün etkinliği arttırılıyordu. Bu sistemin yasaklanmasından sonra sıcak gazların tekrar o bölgeye aktarılmasını sağlamak için takımlar "Coanda etkisi" adı verilen ve akışkanlar mekaniğindeki bir kuralı kullanmaya başladılar. Bu sistem sidepod üzerindeki havanın egzoz gazıyla birleşerek egzoz gazını aracın tabanına itmesi ve taban üzerinden difüzör eteklerine ulaşmasını sağlıyor.

   Coanda geçen yıl takımlar tarafından kullanılıyordu ancak bu yıl sisteme bakış açısı bazı yönlerden farklılaşmaya da başladı. Lotus ve Red Bull sidepodlarının arkasını farklı şekillendirdi ve egzozdan çıkan gazın tabana inmesini değil de, eğri bir yüzey üzerinden aktarma felsefesini benimsediler.
 



   Üstteki iki fotoğrafta dikkat ettiyseniz sidepod bitiş çok farklı şekillerde ele alınmış durumda. Red Bull ve Lotus bu anlayışı bu yıl ilk defa kullanıyorlar. Egzozdan çıkan gazlar Ferrari ve diğer takımların araçlarında bir boşluk ile karşılaşıp, sidepod üstündeki hava akımı ile tabana doğru iniyordu ve taban üzerinden yola devam ediyordu. RBR'nin sisteminde ise egzozdan çıkan gazlar bir yüzeye çıkıyor. Bu yüzeyi takip eden gazlar yüzeyin biçimine göre tabanda yönlendiriliyor ve sidepod üzerinden gelen hava ile dengelenmiş halde arka kısma doğru akıyor.

   Şimdi iki sistemi kendi içinde daha detaylı inceleyelim;


   Ferrari ve diğer takımların kullandığı sistemi geçen yıl da görmüştük. Yukarıda da çok amatör şekilde belirtmeye çalıştım, kusura bakmayın bu kadar oldu, ileride daha iyi anlatımlar da görürüz umarım. Egzozdan çıkan kırmızı ile gösterilen egzoz gazları, mavi okla gösterilen ve sidepodun üzerinden akan hava akımının ve sidepodun arka kısmındaki egriselliğin etkisiyle aşağı doğru yöneliyor ve tabana kadar itiliyor. Daha sonra tabanda akan hava difüzör etekleri ile lastiklerin arasına doğru yol alıyor ve difüzörü besliyor. Lastiğin hemen yanında bir parçasını gördüğümüz, tabanda yer alan bir parça var dikkat ederseniz, bu parça da tabanda akan gazın akışının bozulmaması için konulan bir parça. Yan rüzgarlardan etkilenmemesi için bu parça ile gazın yönünün bozulmaması sağlanmış oluyor.



   Red Bull aracına baktığımızda ise tamamen farklı bir anlayış var. Resimde de görüldüğü gibi egzozdan çıkan hava herhangi bir şekilde aşağıya itilmek zorunda değil. Egzoz gazlarının yükselmesi yine sidepod üzerindeki gazlar sayesinde sağlanırken, egzoz gazları oradaki hafif eğimli yüzeyi takip ederek arka bölüme aktarılıyor. Burada temel fark aslında sidepodun biçiminde. Diğer takımlar sidepodlarını arka kısımda hafif bir şekilde aşağıya eğmiş durumda ancak asla tabana kadar indirmiyorlar. Lotus ve RBR ise sidepodun üst yüzeyini arkada zemin ile birleşecek bir çizgide tasarlamış. Egzoz çıkışı da bu yüzeyde yer almış böylece. Bu şekilde egzoz çıkışı net bir biçimde sidepodun üzerindeki akım ile birliktelik kuruyor ve daha rahat akması sağlanıyor. Sarı renkle de çizilmiş bir ok olduğunu farketmişsinizdir. Benim de henüz çözemediğim durum aslında burası. Bu egzozun bulunduğu alanın altında ne olduğunu göremiyoruz. Sidepodun kenarlarından gelen hava akımı egzozun altına giriyor ve sonrası belirsiz. Oradan geçen havanın kör bir noktaya varmadığını söyleyebiliriz, mutlaka o hava bir yere aktarılıyor ancak egzoz gazının geçtiği yüzeyde bir açıklık olmadığını görüyoruz, yani oradan giren hava nereye açılıyor, cevap vermesi zor. Hava girişini aşağıdaki fotoğrafta daha net görmeniz de mümkün.



   Peki bu iki sistem arasındaki farklar neler, ne gibi avantajları yada dezavantajları var diye bir bakalım. Ferrari ve diğer takımların uyguladığı yöntemde hava akımı tabana ulaşana kadar herhangi bir yüzey ile iletişim kurmadığı için sıcak gazların hızı korunuyor ve difüzöre ulaşana kadar hızını daha fazla korumuş oluyor. Ancak daha hızlı yön değiştirmek zorunda olması yüzünden hava akımında bozulmalar olması da daha muhtemel. Ayrıca gazların daha serbest olması da gazların tamamının aktarılmasına engel. Elbette hiç bir şekilde egzoz gazlarının tamamının aktarılması mümkün değil ancak RBR'nin sistemine göre gazlara yön verebilmek çok daha zor. RBR'de gazlar belli bir yüzey üzerinden aktarıldığı için, gazlara yön vermek çok daha kolay oluyor. Böylece daha fazla gazı difüzörü beslemek için kullanabiliyorlar. Ferrari'nin sisteminin aksine, daha fazla süre yüzey üzerinde hareket ettiğinden de gazların hızı nispeten daha az oluyor ve difüzörü daha az besliyor. Kısaca her iki sistemin de kendince avantaj ve dezavantajları var.




    Bu sistemi önceki yarışta antrenmanlarda Williams takımı da denedi ancak istedikleri verimi alamadılar ve klasik yönteme döndüler. RBR ve Lotus ise bu sistemi gayet düzgün çalıştırıyor gibi gözüküyor. Şimdilik bu sistemi geliştirmek zor gözüküyor. Diğer takımlar da bu felsefeyi mantıklı bulacaklar mı, yoksa onlar için kendi felsefeleri araçlarına daha mı uygun, bunu bilmek zor. Belki RBR ve Lotus da bu anlayıştan vazgeçeceklerdir, sonraki güncellemelerde değişiklikler görebilirsek, bunun da cevabını öğrenmiş olacağız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder