12 Eylül 2013 Perşembe

Türkiye'de Formula 1'in sorunları - Bölüm 3 - Özel Girişimler



  3 aylık bir yaz tatilinin ardından pek çok gelişme var ve hayır, konumuz Kimi'nin Ferrari'ye geçişi değil. Aslında bunu yazmak için biraz daha zamana ihtiyacımız var ve öncelikle yarıda bırakmak zorunda kaldığımız diziye devam edelim. Biraz geç oldu biliyorum, bunun için üzgünüm ve herkesten özür diliyorum.

   Konumuz Formula 1 ve motorsporlarının Türkiye'de yaşadığı sorunlar ancak bu yazımızda iş biraz bunun dışına taşabilir. Özel yatırımcıların sadece motorsporlarına değil, neredeyse hiç bir spora yatırım yapmaması büyük bir sorun ve ucundan da olsa değinmemiz gerekir.

   Türkiye'de en popüler spor nedir diye sorarsak sanırım herkes hiç düşünmeden "futbol" cevabını verir, tamam her sporun kendine göre bir popisi vardır. Yine de bu en popüler sporun bile sponsorlarına hiç baktınız mı? Yıllarca büyük takımların hepsinin forma sponsorunun aynı marka olması ironik değil mi, başka kimse yok mu? Anlaşılan yokmuş, anlaşılan kimse bu kadar izlenen bir spora bile sponsor olmak istememiş, çok garip değil mi? Aslında değil, biraz Türkiye'deki sermaye sahipleri ve yatırımcıları tanısanız, biraz onların tarihini bilseniz şaşırmazsınız, öyleyse hızlandırılmış bir tur atalım;

   Cumhuriyetin kurulduğu yıllardan bu yana Türkiye'de uygulanan ekonomi politikaları sürekli özel girişimci yaratma üzerine kurulu oldu. 1920'lerin sonunda küresel kriz sebebiyle Devletçi politikalar uygulanmış olabilir ancak çok kısa sürdüğünü belirtmekte fayda var. Hangi görüşten olursa olsun hükümetler kendine yakın kimseleri sermaye sahibi yapmak için canla başla uğraştı ve sonuç olarak bir çok kişi de devlet teşvikleri, uygun krediler, affedilen vergiler, rantlar derken bugüne zengin olarak geldiler. Siyasetçilerden para aktı, onlar da buna karşılık yatırım yaptı. Onların kafa yapısının nasıl olduğunu sanırım anlayacaksınız, elbette ki onlar spora yatırım yapacak kadar zeki ve açık fikirli değiller, onlar mezar soyguncusu. İşte bu adamların spora, hatta onu da geçtim Türkiye'de çok ilgi görmeyen motorsporlarına katkıda bulunmasını bekliyoruz, boş bir beklenti ama yine de bir elin parmağını geçmeyecek sayıda da olsa öyle adamlar var. Onlara müteşekkiriz.



   Malumunuz bu sadece sporda da değil, bir çok alanda böyle, Türkiye'de yatırımcılar sponsor olmaktan kaçınırlar, sponsor olunca AIDS kapacaklarını sanıyorlar, zavallı cahiller demekten başka bir şey söyleyemem. Boğaziçi Jazz Korosunu bilir misiniz, ben biliyorum. Genç ve yetenekli çocuklar, defalarca dünyanın en iyi korolarının yarıştığı yarışmalara çağrıldılar, kimi zaman gidemediler, bazen de ceplerinden ödediler parasını, öyle gittiler. Geçen yıl da yardım paralarıyla ve ufak tefek sponsor paralarıyla gidebildiler, çok güzel ödüllerle döndüler.

   Peki olimpiyatlar? Olimpiyatları almayı çok istedik, ama kabul edelim ki biz bu işi hiç bilmiyoruz. Bu iş çok yönlü bir organizasyon ve çaba gerektiriyor. Önceki olimpiyatlara giden sporcularımızdan kaç tanesini sponsoru vardı? Basketbol takımımız şanslı olanlardan, ama atletizm dallarından haberimiz var mı? Ben bizzat oraya giden ve tüm harcamaları cebinden karşılayan bir sporcu tanıyorum, tek kazancı devlet tarafından ödenen teşvikti ve o teşvik sadece orada harcadığı paranın bir kısmını karşılayabildi. Peki bu sporcu olimpiyatlara nasıl hazırlandı, kim ona tesis sağladı, antrenörüne kim para ödedi? Bu para kimden çıktı.

   Dünya şampiyonu bir bilardo sporcumuz var; Semih Saygıner, eğlenceli bir adam ve çoğu kişi de bu yüzden tanır. Gerçekte spordaki başarısını ise kimse tam olarak bilmez. 3 Bant dalında Semih Saygıner'in kendi adıyla vuruş tekniğinin literatüre geçtiğini kaç kişi bilir, kimse. Şimdi bu kişi Türkiye adına turnuvalara katılmıyor, kulübü adına katılıyor. Kulüp nerede mi, Portekiz'de, Porto adına müsabakalara katılıyor. Evet, hani şu olimpiyatları haketmiyor dediğimiz İspanya'nın yanındaki küçük ülke. Hani şu mali krizden etkilenen İspanya var ya, hani paraları olmayan. Paraları yok, ama Alonso taraftarına soralım; Alonso nereli? Nadal nereli? Dünyanın en iyi futbol kulüpleri denilen Barcelona ve Real Madrid nerede? Futbolcuları gerçekten de bizimkilerden çok daha kötü durumda, öyle değil mi? Adamların girip çıkmadığı spor kalmadı, basketbol, voleybol, atletizm, yüzme vs vs. Ama olsun, bizim paramız var, güldürmeyin beni. Para var ama sponsor olacak baba yiğit nerede? Sporcuya para vermiyorsun, tesis yapmıyorsun, destek çıkmıyorsun, ama ekonomik durum iyi diyorsun. Bizim yatırımcımız kendi parasından ötesini mi düşünüyor. Ama Buenos Aires'e gidip lobi faaliyetleri yapıyorlar, neden? Türkiye'yi çok istediklerinden mi, yoksa buraya gelecek olanlardan kazanacakları sıcak dolarlardan mı?



   Biz hiç bir konuda spora katkıda bulunmayan bu adamlara ne desek az. Yine de diğer taraftan kendi kendine de olsa çalışan, bir şeyler için çabalayan sporcularımız var. Bu sporculardan bir kısmı da motorsporlarında yer alıyor. Zamanında Can vardı, Can Artam. Babası TOSFED başkanı değildi ama çalıştı ve gidebildiği yere kadar gitti, kimse de sahip çıkmadı. Bugün bakıyorum, Yağız Avcı var, Cemil Çıpa vardı Petrol Ofisi desteğiyle, sanırım bu aralar geri dönmeye çalışıyor, Kaan Önder gibi pilotlar var Borusan desteğiyle, sayamayacağımız kadar çok isim var hatta twitterda takip ettiğim ama şimdi isimlerini hatırlayamadığım başka küçük dostlar hala var, çoğu İngiltere yada diğer Avrupa ülkelerinde yarışıyorlar. Türkiye'den sponsorları mı, elbette yok, sponsorları çoğunlukla Avrupalı şirketler. Türkiye'den F1 pilotu mu yetişir diyoruz ya, aslında yetişir, destek veren olursa yetişir. Bugün F1'de bile sponsorlar pilot seçimlerinde bu kadar önemliyken, gerçekten yetenekli olan gençlerimizin yerine koltuklara oturanlar arkasında sponsoru olanlar olacak. Bizim çocuklar mı, Can gibi onlar da bu işten vazgeçecek, zorunda kalacaklar. Yada Avrupa'da başka markalar altında başarılar elde edecekler, biz de buradan öküzün trene baktığı gibi bakacağız.

   Hadi diyelim ki para kıymetli, kıyamıyorlar. Sponsorluk nedir, biraz da bunu konuşalım. Sponsor olunca kimse kimseye hayrına para vermiyor. Sponsor oluyorsun, reklamını yapıyorsun. Reklam ne demek, hani şu bizim medyamızın olimpiyat elemesinde bahsettiği; İspanya THY'nin Messi'li reklamından korktu, Messi'ye olipiyat t-shirtü giydirdi haberlerindeki reklamlar. Hani şu kendini dünyaca ünlü marka sayan, sürekli ihracat rekoru kırdıklarını iddia eden firmaların, dünyaca ünlü sporculara, oyunculara, mankenlere ödedikleri dünyalar kadar paradan söz ediyorum. Onun yerine bu parayı spora yatırsan, hem sen reklamını yapsan, hem de sporcum kazansa anlayışı değil de, Messi kazansın, Kobe kazansın, ben de çok havalı olayım zihniyeti. Manchester United'a sponsor olma arkadaş, gel burada havacılıkla ilgilenenlere sponsor ol, Red Bull Air Race değil, THY Air Race yapalım, ama olmaz, beyefendilerin incileri dökülür, bir katkıları olacak ya, mazallah AİDS kaparlar.

"Otomobil tasarlamaktan anlamayan" bir ülkede Volkan Işık tarafından tasarlanan harika yarış aracı


   Türkiye'de otomobil sektörü gelişti diyoruz ya hani. İşte bir TV programında -ki çok popüler programlardan biriydi, Okan Bayülgen'in yaptığı bir program- bir gece konu olarak otomobilleri ele aldı. Orada şu an adını söylemeyeceğim dünyaca ünlü bir markanın CEO'su vardı ve gelen soruyu ve cevabını söyleyeyim; Soru şu; Türkiye'de otomobil üretebiliyor ve geliştirebiliyoruz ama neden tasarım dalında bir gelişme yok. Cevabı da; Türkiye henüz buna hazır değil. Bu olaydan sonra New York taksi ihalesi yapılıyor, nedense New York halkı en çok Türk tasarımını beğeniyor. İhale bize verilmediği için eylemler yapılıyor, halk karşı çıkıyor. İngiltere'den, Brezilya'dan yapılacak ihalelere teklifler geliyor. Demek ki oluyormuş sayın CEO!!

   Biz sadece bu büyük firmaların araçlarını monte etmiyoruz, Türkiye'de yan sanayi çok büyük, araçların bir çok ufak tefek parçası aslında Türk şirketler tarafından üretiliyor. Aslında Türk yatırımcı da bu işten güzel kazanç sağlıyor ama markalaşma yok. İtalya'daki otomobil yan sanayine örnek bir çok marka söyleyebilirim; Brembo'dan Magnetti Marelli'ye, MOMO'yu bilmeyen yok sanırım. Biz neden bu konuda markalaşamıyoruz? Hadi diyelim diğer dallardan şirketler kendini uzak hissediyor, bu firmalar neden markalaşmaya çalışmıyor, neden sponsorluk ilişkilerine girmiyor, neden otomobil sanayi motorsporlarından bu kadar uzak? Hep yan sanayi olarak kalıp, ucuza iş yapmayı ne çok seviyoruz.

   Bizim yatırımcımız kültürsüz, cahil, geri kafalı ve bu gidişle de hiç değişmez. Biz hala Muhteşem Yüzyıl arasına reklam vermeye çalışalım, biraz da mantıklı yatırımlarla uğraşmayalım. Siz yetenekli çocuklar desteklerseniz ve onlar dünyaca ünlü sporcular olursa sizin markanız dünyanın her yerinde görülür, bundan korkuyorsunuz. Bakın Petronas'a, Türkiye pazarında yoklar ama biz hepimiz tanıyoruz adamları, olur da biri de sizin hiç gitmediğiniz ülkelerde bile markanızı falan öğrenir, allah korusun.



   Bu arada ilk aklıma gelen firma olduğu için ilk olarak Borusan Otomotiv'e, sonra da adını görmüş olsam bile aklıma gelmeyen, bu sektöre yatırım yapan tüm firmalara teşekkür ediyorum. Lütfen aklınıza gelen bu tür firmalar varsa adını belirtin ekleyelim, bu adamların kıymetini bilelim, çünkü bu adamlar neredeyse hiç motorsporunun izlenmediği bir ükede bu konuda yatırım yapıyorlar.