23 Nisan 2013 Salı

Bahreyn'de Gülsuyu ve Kan



   Yarış Bahreyn'de olunca en uygun başlık sanırım bu; Gülsuyu ve Kan. Podyumda alkol yasağından dolayı gül aromalı meşrubatlar patlatılırken, ülkenin diğer yerlerinde akan şey kandı. F1'in Bahreyn'de yapılıp yapılmaması politik açıdan tartışmalı olabilir. İnsan hakları ihlallerinin olduğu bir ülke olduğunu biliyoruz ve eylemcilerin de F1 yapılması yerine yasalarda reformlar yapılmasını istediğini duymuşuzdur. Hükümet ise ülkenin durumunu normal gösterebilmek adına yarışları düzenlemeyi uygun görüyor. Bernie ise olaya çok farklı bir açıdan baktı; F1'in yapılmasının aslında hükümete değil, eylemcilere olumlu bir durum oluşturduğunu söyledi. Bahreyn'deki olayları ne kadar iyi biliyorsunuz? Yazılı-görsel basında neredeyse hiç yer almayan bu insan hakları ihlallerini sadece yarış haftasında hatırlıyoruz. Eylemcilerin sesini duyurabildikleri ender fırsatlardan birisi de aslında bu F1 yarışı, bu yarış olmasa sesleri hiç duymayabilirdik, işin bir de böyle bir acı yanı var. Bu konu aslında önemli ancak sizi sıkmamak adına kısa kesip yarışa dönmem lazım, son olarak şunu söyleyeyim; F1 ve pilotlar ne kadar politik olmalı sorusunu işte bu tür durumlarda tekrar sormak lazım, hangi pilot oradaki katledilen insanlar için küçük de olsa bir protest tavır gösterdi, en azından aracında bir siyah bantla yarışa çıkmak çok mu zor? F1'in soğuk ve karizmatik adamlarını seviyorsunuz, ama onlar soğuk mu, yoksa insani duygularını yitirmiş birer şımarık çocuk mu diye soruyorum. Bu konuda merakı olan arkadaşlara Eurosport'un sitesindeki Mali Selışık'ın Bahreyn hakkındaki son yazısını okumasını tavsiye ediyorum.

   Gelelim yarışa, oldukça keyifli bir yarış olduğunu söyleyerek başlamak lazım. Bolca geçiş ve mücadele gördük ve benim için doyurucu olduğunu söylemem lazım. Mücadelelerin de orta sertlikte olması ve temasların olmaması, bu mücadeleleri güzelleştiren kısmı sanırım. Tabii ki DRS ile yapılan geçişlerden bahsetmiyorum. Perez'in yükselişi, Di Resta'nın podyumu kovalaması, Ferrari'nin kutup ayısı ile imtihanı ve elbette Pirelli'nin lastikler ve hamurlar konusundaki açıklamaları...



   Yarışın startında ilk 3 araç gayet iyi kalktı ve Alonso Vettel'i geçti ancak sonra tekrar tekrar yer değiştirdiler. İkili arasındaki mücadele enfesti. Bu ikilinin Rosberg'i geçmesinin ardından Vettel Alonso ile farkı açarken, Rosberg daha da gerilere düştü. Alonso için ise olaylar çok farklı bir hal aldı aslında. Alonso'nun DRS sistemi kapanmak yerine yukarı kalktı. Kanadın altından geçen hava kanat plakasını yukarı itti ve plakayı yukarı sıkıştırdı. Alonso pite dönüp sorunu çözse de DRS'yi tekrar açtığında yine aynısı yaşandı. Alonso sonraki tur yine pite döndü ve DRS düzeltildikten sonra Alonso'nun DRS'yi bir daha kullanmaması kararı aldığını gördük. Elbette bu pitler sırasında Alonso'nun çok zaman kaybedip gerilere düştüğünü söylememe gerek yok.

   Alonso bu sorunlarla uğraşırken Rosberg sırayla geçiliyordu. Rosberg pole almış olsada orta sıralara kadar düştü, yarış temposu konusunda bitmiş halde olan Mercedes, kendisinin bitmesi yetmiyormuş gibi lastikleri de anında bitiriyordu. Mercedes için hüzünlü bir tablo oldu.

   Vettel ise arka gruptan iyice uzaklaştı ve yarışı rahat bir şekilde sürdürdü, yarış sonuna kadar da pozisyonunu korumayı bildi ve galibiyeti aldı ancak aynısını Webber için söylemek zor. Trafikte kalan Webber mücadele ederken çok fazla lastik tüketiyordu ve yarış onun için çok iyi geçmedi. RBR'nin lastikleriyle sorunlu olduğunu çok iyi biliyoruz. RBR önü açıkken çok hızlı bir araç ancak trafikle karşılaştığında lastiklerine zarar vermeye başlıyor. Geçen yarış Vettel'in son anlarda podyumu tehdit etmesindeki kilit unsur da buydu, farklı strateji ile Vettel'i trafikten uzak tuttular ve lastik koruyarak iyi bir pozisyona gelebildiler. Bu yarışta da önü açık olan Seb yine iyi turlar ile galibiyeti kazandı.



   Ferrari Alonso ile yaşadığı sorunlardan sonra nefes alabilmişti ki, Massa sorunlarla boğuşmaya başladı; sağ arka lastiği 2 kez patlayan Massa ikisinde de pite dönüp lastik değiştirebilmiş olsa da çok büyük kayıp yaşadı. Ferrari için kabus gibi geçen haftasonunda Massa'nın sorunu da bir soru işareti olarak kaldı. Aynı lastiğin patlamış olması ilginç bir tesadüf, yani aracın sağ arka süspansiyonundaki bir şey mi lastiğin fazla aşınmasına ve patlamasına sebep oldu, yoksa Pirelli lastiklerinde sorun mu vardı, yoksa sıralamalarda Lewis'in de başına geldiği gibi pist üzerindeki yabancı maddelerden mi lastik patladı, şimdilik bunu bilmiyoruz ama trajikomik bir durumdu.



   Yarışta parlayan iki pilottan biri Di Resta oldu. Force India bu yıl iyi bir araç üretmiş ancak ilk yarışlar büyük şanssızlıklar yaşadıkları açık. Geçen yarış Guti mağduru olan Sutil, ondan önceki yarış bijon yüzünden yarışı bırakmak zorunda kalan takım... Bu yarışta yüzleri biraz olsun güldü. Di Resta hem iyi bir strateji, hem de iyi bir tempo ile 3. sıraya yerleşti ve podyuma doğru gidiyordu. Açıkçası podyum almasını da çok istedim ancak Grosjean'ın Lotus'u Force İndia'dan çok daha iyidi ve podyum şansı ellerinden uçup gitti. Buna rağmen Force India çok iyi puanlar kazandı. Umarım sonraki yarışlardan birinde podyuma çıkmayı başarabilirler, bu yıl hakediyorlar.

   Yarışın diğer parlayan yıldızı ise ilk yarışlarda varlık gösteremeyen ve büyük eleştiriler alan Perez oldu. Whitmarsh'ın "Perez daha sert olmalı" sözünü yarışa yansıtan Perez çok iyi geçişler yaptı ve agresif tarzıyla çok büyük heyecan yaşattı bizlere. Hatta McLaren taraftarlarını hop oturtup hop kaldıran Button ile mücadelesi harikaydı. Küçük bir temas yaşasa da o kadarı kadı kızında da olur diyorum, Perez hep böyle olmalı.



   Button yarış sonunda Perez'in biraz fazla sert olduğunu söylerken durumu abarttı, Perez'in Button için çok fazla tehlike yarattığını düşünmüyorum. Küçük bir temas oldu ama onun da ciddi bir hasar verecek düzeyde olmadığını düşünürsek bu olumlu bir şey. Button sanırım bu yarış güçlü bir takım arkadaşı olduğunu görünce biraz şaşırdı ve gözü korkmuş olabilir.

   Yarış bitişine bakarsak; yarışa iyi başlangıç yapan Vettel yarışı rahat kazanırken, iyi lastik kullanabilen Lotus'u podyumun 2. ve 3. basamağında gördük. Lotus iyi bir strateji ile yarışın kazanan takımı oldu. Yarışın sürprizlerinden olan Di Resta 4. olurken, kötü lastik kullanan aracına rağmen elinden geleni yapan ve sorunlardan uzak duran Lewis 5. oldu. Diğer bir yarışın yıldızı Perez 6. oldu ve Webber onu takip etti. Yarışın sonlarına kadar mücadele eden bu grupta 8. olarak tamamlayan Alonso oldu, yarışın öncesinde favori olarak gördüğüm pilot, DRS ile sorunlar yaşamasına ve 2 pit stopa rağmen iyi bir durumda bitirdi diyebiliriz. Bazılarına göre Alonso sorun yaşamasa yarışı kazanabilirdi ancak benim yarışın başında gördüğüm kadarıyla burada RBR bir tık daha hızlıydı ve Alonso sorun yaşamamış olsaydı yarışı kolayca kazancabilecekti demek çok zor, büyük ihtimalle 2. sırada tamamlayabilirdi. Yarışa pole pozisyonundan başlayan Rosberg ise 9. olabildi. Button ise 10. olarak ancak bir puan alabildi.



   Arka grupta ise Caterham Sauber'lerden birinin (Gutierrez) önünde bitirmeyi başardı. Bianchi yine Marussia'da Chilton'ı mağlup ederken bu sefer Caterham'ların önünde bitiremedi. Caterham burada biraz daha kendini toplamış gibi gözüktü.

   Yarış için durum böyleydi. Bunun dışında bu haftasonu en çok konuşulan konu Pirelli oldu. Pirelli lastiklerinin dayanıksız olması zaten çok kez tartışıldı ancak iş bu sefer biraz karmaşık. Pirelli Bahreyn için getireceği yumuşak lastikleri orta hamur ile değiştirme kararının aslında daha önceden alınmış olduğunu belirtti. İşin ilginci bahsettiği dönemde Marko, Pirelli'nin lastik hamurlarında değişiklik yapacağı sözünü aldıklarını belirtti. Pirelli de lastiklerde bir değişiklik olabilir sinyalleri vermeye başlamıştı haftaiçi, değişiklik olacaksa İspanya öncesi duyurulacağı söylendi. RBR-Mercedes lastiklerin değişmesini isterken, Ferrari-Lotus değişmemesini istiyordu. Daha sonra McLaren de lastikleri anladı ve onlar da lastiklerin değişmemesi görüşünü benimsedi. Şu an gridde lastikleri bir çok takım çalıştırabilmeyi başardı. Pirelli de geri adım atmış gibi gözüküyor, takımların çoğunluğu istemediği sürece lastik hamurlarının değişmeyeceğini söylerken bir taraftan şunu belirtti; RBR bizden araçlarına uygun lastik üretmemizi istiyor.

   Pirelli ile RBR arasında bir ay önce bir şeyler konuşulmuş gibi gözüküyor, ancak Pirelli şu an fikir değiştirdi anlaşılan. Diğer takımlarla da Pirelli arasında bazı görüşmeler olmuş olcak ki Pirelli şu an lastik hamurlarında büyük bir değişikliğe gitmeyecek gibi. Bu bazı açılardan olumlu elbette, lastikleri çözmüş olan takımlar için adaletsizlik olacağı aşikar. Yine de bu lastiklerin fazla aşınması yarışların seyrini çok fazla değiştirdi ve bu değişiklik bence çok olumlu değil. Kim pite girmiş, kim hangi stratejiyi yapıyor anlamaya çalışmakla uğraşıyoruz ve pist üzerindeki mücadeleleri özler olduk. Hamurlarda değişiklik yapılması bence gerekli ancak adaletli olması açısından sezon sonunda yapılması sanırım en uygunu olacak. Tabii bu arada lastiklerin de sadece teknik olarak değil, politik bir rolü olduğunu gördük ve takımlar arasında bu yüzden tartışmalar devam edecek gibi. Elbette her takım kendisi için en iyi sonuçları olacak sonucu istiyor ve doğru olan hangi takımın istediği diye bir şeyden bahsetmek bence çok mantıklı değil. O yüzden takımların davranışlarını övmek yada yermek sadece taraftarlıktan kaynaklı olacaktır. Burada haklı yada haksız taraf yok, herkesin derdi kendi takımının hızlı olmasını sağlamaktan ibaret.



   Yazıyı bitirmiştim aslında ama son bir ekleme yapmak istiyorum; Ferrari'de Alonso hala şampiyonluk konusunda umutsuzluğa kapılmadığını söylüyor. Ancak bu beni düşündürüyor. İlk 4 yarıştan 2'sinde sorun yaşayan pilot, bundan sonra rakiplerinin sorun yaşayacağını düşünse de unutulmaması gereken şeyler var. Geçen yıl Alonso sezon boyunca hiç hata yapmamıştı, rakipleri de bunu pek ala yapabilir. Diğer taraftan Ferrari şu ana kadar %50 oranında sorun yaşamış, tekrar sorun yaşanmayacağının garantisi mi var? Ayrıca şu an Ferrari iyi performans gösteren bir araç olabilir ancak Avrupa yarışlarına geçtiğimizde takımlar büyük güncellemelerle geldiğinde Ferrari hala bu kadar rahat yarış kazanabilecek bir araç olacak mı, geri düşmeleri de söz konusu olabilir. Bu etkenleri düşünüp biraz kendini sıksa iyi eder, geçen yıl baskı altında çok başarılıydı ancak bu yıl aracı görünce kendini salmış gözüküyor ve Alonso'nun sürüşü geçen yılki Alonso'ya benzemiyor, bu yıl düşüş yaşamaya başlamış bir görüntü var gibi geldi bana.

15 Nisan 2013 Pazartesi

Çin Savaş Stratejileri; F1-tzu




   Çin'de Alonso sezonun ilk galibiyetine kavuşurken ben de biraz oturup ne yazacağımı düşündüm. Yarış aslında olaysız geçti diyebiliriz, önemli bir şey yoktu. Sıkıcı bir yazı olacak diye düşünürken hafta sonu neler oldu diye bir kez daha düşündüm de, aslında oldukça hareketli olduğunu farkettim.

   Hafta sonu başlangıcı yapan Vettel oldu, malum konu hakkında konuştu. Bu konuyu zaten önceki yazıda ele aldım, tekrar ısıtıp ısıtıp sunmanın gereği yok ancak Vettel konuyu hala sıcak tutmakta da ısrarcı. Bu hafta Horner ve Webber'e de aynı soru soruldu aslında. Horner konunun tatlıya bağlandığını söyledi, Webber ise konunun kapandığını ve geleceği hakkındaki kararlarını etkilemeyeceğini söyledi. Horner ve Webber ne kadar samimi tartışılır ancak bu iki ismin açıklamaları şu anlama geliyor, takım olayı kapatmak istiyor. Vettel ise tam tersine olayı daha da büyütecek açıklamalar yapıp, zaten benim hakkımdı tarzı açıklamalar yaparak aptalca davranıyor ve hem takımını hem de kendisini küçük düşürmeye devam ediyor. Bu açıklamaları yapmak neden yanlış, işte onu daha sonra anlayacağız.

   Cumartesi sıralama turları seansına gelelim, en ilginç anlardan biri Webber'in benzin pompası sorunuyla eksik benzinle piste çıkıp yolda kalması oldu. Daha önce de benzer problemleri başka pilotlarda görmüştük, bazen benzin pompaları istenildiği gibi çalışmayabiliyor. Bazılarına göre bu Webber'e takım tarafından bilinçli bir müdahale olarak görüldü ancak ben buna inanmıyorum, bu tür sorunlar sporun bir parçasıdır.

   Diğer taraftan sıralamalarda bir ilgi çekici nokta da Riccardo'nun performansı oldu. STR son yıllarda pek başarılı performanslar gösterememişti, bu sefer biraz daha derli toplu bir görüntü var. Riccardo'nun da burada gerçekten iyi bir tur atarak son seansa kalması çoğu kişiyi şaşırttı. Son seansa kaldığını duyan Button'ın telsizden bunu öğrendiğinde şaşırması da durumu anlatıyor zaten. Ricco performansını arttırmaya devam etmeli ve bu tür başarıları istikrarlı olarak göstermeli.

   Sıralamada son seansın sonlarına kadar kimsenin piste çıkmaması da ayrı bir talihsizlik. Lastiklerin önem kazanması seyri zevkine darbe vurmaya devam ediyor. Lastik koruma adına takımlar çok geç çıktılar. Button hız turu atmamayı uygun görürken, Vettel de orta hamurla piste çıkarak farklı bir strateji ile yarışacağını bize gösterdi. Hız turunda yaşadığı sorun yüzünden pist dışına çıkan Vettel 9. sıradan fazlasını alamazken, pole Hamilton'ın oldu. Hamilton gerçekten çok iyi bir tur attı. Hakettiğini söylemek lazım, diğer yandan Mercedes'in önceki yarışta 3 ve 4 olmasından sonra burada da pole alması onların gerçekten iddialı olduğunu gösteriyor.

   Pazar sabahı. Ben ve arkadaşlarım için ilk anlarda bazı teknik sorunlar oldu. Neyse ki kısa sürede sorun ortadan kalktı ve güzel bir kahvaltı eşliğinde yarış izleyebildik. Start konusunda; beklediğim gibi oldu diyebiliriz, Ferrariler yine iyi bir başlangıç yaptı, Kimi'nin geçileceğini zaten tahmin ediyordum ama şaşırtıcı olan Massa'nın da geçmesi oldu, şaşırtıcı oldu. Kimi neden yavaş kaldı, teknik bir şey mi vardı diye de düşünmüyor değilim, malum bu yıl ECU ve yazılım yüzünden verilerin gitmesi gibi şeyleri çok gördük. Zaten kirli tarafta olduğu için Alonso karşısında da şans tanımıyordum. Kimi için biraz kötü oldu start anı.

   DRS açılmasıyla beraber Ferrariler ilk sıralara yükselirken Kimi de hemen arkalarından takip etti. İlk pit stoplara kadar durum böyle devam etti. Yarışın ilk bölümlerinde göze çarpan güzel performanslar vardı. Bunlardan biri Massa'nın performansı.

   Massa yarış öncesinde de yumuşak lastiklerden çok memnun olduğunu söylüyordu, orta hamurda ise bazı sorunlar olduğundan bahsetmişti. Alonso ise orta hamurla daha iyi hissettiğini söylerken yumuşak hamurların performansından şikayetçiydi. Burada anladığımız şey şu, lastiklerin araçla uyumundan öte pilot karakteristikleri ve ayarlar da önemli bir etken. Lastik kullanımında aynı araçtaki iki pilot farklı lastiklerle rahat edebiliyorsa araçların lastik kullanım özelliklerinden öte şeyler olduğunu da anlıyoruz. Doğru ayarı seçmenin ve sürmenin lastiklere etkisi yarış sonunda belli oldu. Alonso yarışı lider tamamlarken, Massa orta hamurlara geçtiğinde sıkıntı yaşayarak gerilere düştü, yarış sonunda da orta hamurdan kaynaklı sorunlar olduğunu açıkladı.



   Yarışın başlarındaki bir diğer ilgi çekici performanslar Rosberg ve Hulkenberg'den geldi. Rosberg yarışı iyi götürse de yaşadığı sorunla yarışa veda etti. Hulkenberg de benim sevdiğim pilotlardan birisi, yarışın ilk anlarında iyi performans gösterdi ve Vettel'i geçerek yükseldi. Ancak yarışın ikinci yarısında aynı performansı gösteremeyen Hulkenberg'in yükselişi kısa sürdü.

   İlk turların ardından ilginç anlar da yaşandı pistte; örneğin Gutierrez'in frenajı kaçırdıktan sonra frenlerini kilitlemesi üzerinde önündeki Sutil'e çarpması. Gutierrez yola devam edemezken, Sutil kırık arka kanadıyla pite gelse de sorun çözülecek gibi değildi, pit alanında beklerken ısınan araçtan kıvılcımlar çıkmaya başlayınca Sutil için de yarış sona erdi. Bu yıl Force India iyi bir araca sahip ancak sorunlar bitmiyor. Önceki yarış bijon somunları yüzünden yarışa eden takım, bu sefer de Guti'nin gazabına uğradı.

   Yarıştaki diğer bir temas ise Kimi ve Perez arasında yaşandı. Perez'i geçmeye çalışırken sol tarafı çime girince dengesini kaybeden Lotus hafifçe Perez'in aracına çarptı. Herhangi önemli bir hasar olmasa da Lotus'un burnunda kırık olduğu belliydi. Daha sonra pite girdiğinde burnu değiştirmemesi durumun olumsuz bir tarafı olmadığını gösterdi bize. Hatta Kimi durumdan da memnun gibi duruyordu, kim bilir belki yayına verilmeyen telsiz konuşmasında şöyle bir şey geçmiş olabilir; "Burnu değiştirmeyin, önden hava alabiliyorum, böyle daha iyi, dondurma yemek gibi"



   Yarışta Alonso'nun Vettel'i geçişi de önemli bir nokta oldu benim gözümde. Burada önemli olan şey geçiş değil, Vettel'in telsizi, takım Vettel'e Alonso'nun geçmesine izin vermesini istedi ve Vettel adeta Alonso'ya yol verdi. RBR stratejiye göre yarışmaya odaklandı ve savunma yaparak lastiklerin aşınmasına engel olmak istedi, bu çok normal. Yine de insan sormadan edemiyor, nasıl olur da Vettel geçen yıl şampiyonada en büyük rakibi olan pilota böyle yol verir, sporun bu noktalara geldiği açıkça gördüğümüz bir andı ve benim için bu açıdan önemli ve üzücü bir an oldu.

   O zaman neden Vettel Webber'e karşı mücadeleye giriştiğinde bunu söylemedin diyenler olacak; bu bir takım sporu ve kendi takım arkadaşınızdan önce rakiplerinize odaklanmalısınız derim. Takımdan gelen kesin bir emri yok saymak ile bu konu çok farklı şeyler. Bir tarafta gerektiğinde size yardımı olabilecek bir takım arakadaşınız ve takımdan gelen emirler var, diğer tarafta ise geçen yıl sizi şampiyonada en çok zorlayan rakip takımın pilotu var, hangisiyle mücadele etmeniz gerektiğini söylememe gerek bile yok sanırım.

   Takımın mücadele etme demesi üzerine Vettel doğru olanı mı yaptı derseniz, doğru olanı yaptı ve takımı dinledi, ve bunu daha sık yapması onun için iyi olacaktır. Peki ama sorun nerede derseniz, yarışların mücadeleden çok stratejilere bağlı olduğu bir ortamda olduğunu söylerim ben. Vettel neden mücadele etmedi diyecek değilim, sağ duyulu davrandı. Ne yazık ki bugün içinde bulunduğumuz F1 mücadelelerde başarılı olanı değil, taktiksel anlamda başarılı olanı ödüllendiriyor ve bu da seyir zevkini düşürüyor. Vettel-Alonso mücadelesini izlememek iyi oldu diyen biri var mı, hiç sanmıyorum.



   Yarışta kaç pit stop oldu sayamadım, zaten yarışın devamında da çok fazla eğlenceli şey olmadı diyebiliriz. Ben de daha çok arkadaşlarımla yarışın geyiğini yapmaya ve önümdeki kahvaltı tabağına gömülmeyi tercih ettim. Vettel'in son pit stoptan çıkmasından sonra yarışta tekrar heyecan geldi, Vettel Hamilton farkı çok kısa bir sürede eridi. Hamilton'ın arkasına kadar gelmiş olsa da, tur bindirmeler sırasında geçme şansı yakalayamayan Vettel yarışı 4. olarak bitirebildi. Yine de son anlarda bize heyecan yaşattığı için teşekkürü hakediyor.

   Yarış sonrası tabloya baktığımızda sıralamada ilk üçte yer alan pilotlar podyuma çıktı, bu sefer sıralama tam tersine oldu. Alonso yarışa müthiş bir startla başladı ve Hamilton'ı geçerek liderliğe yükseldikten sonra pozisyonunu korudu. Kimi yarışın startında sıra kaybetse de 2. sıradan yer alabilirken Hamilton yarış başındaki kaybını telafi edemedi.

   4 ve 5 Vettel ve Button'ın oldu, hani sıralama turlarında başarısız olan pilotlar, evet. Stratejiyle kazanan pilotlar demek gerekiyor belki de. Bu yıl ilk yarıştan itibaren konu hep lastik saklama ve strateji üzerine kurulu oldu ve sezon boyunca da öyle olacak gibi gözüküyor ve bu da mücadelelerden ve seyir zevkinden uzak yarışlar anlamına geliyor. Ayrıca McLaren'in de yavaş yavaş kendini toparladığını söylemeden geçmemek lazım, Avrupa yarışlarında hızlı bir araç görmeyi umuyorum.

   Yarışın başlarında iyi gözüken Hulkenberg ne yazık ki 10. sırada kaldı ve 1 puanla evine dönerken, sıralamalarda bizi şaşırtan Ricco beklenildiği gibi bir düşüş yaşamadı, yarışı 7. sırada yani başladığı pozisyonda bitirdi. Grosjean 9. oldu ancak onun sürekli şikayet ettiği konu bu yarışta da devam ediyordu. Kimi'nin kullandığı ayarların işe yaramadığı söyleyen Grosjean, araçta ne yaparsa yapsın sorunun ne olduğunu anlayamadığını belirtti. Araçta bir sorun olup olmadığını anlamak için takım inceleme yapacak, eğer sorun araçta değilse Grosjean'ın sürüş stilinde olabilir. Malum bu yıl lastikleri etkileyen en önemli hususlardan biri de araç ayarları ve pilotlar bu ayarları kendi tarzlarında yapmayı seviyor, Gro'nun tarzı Pirelli'ye uymuyor olabilir mi, göreceğiz.



   Şimdi değinmediğim konuya gelelim; Mark Webber. Webber'in sıralama seansında yakıt pompası sorunuyla az yakıtla piste çıkıp yolda kalması ve son sıradan yarışa başlamasıyla başlayan ve yarışta devam eden serüveni. Mark küçük bir temas yaşadı ve aracın durumu hakkında telsizden gelen soruya "fena değil" diyerek cevap verdi. Bunun üzerine takım onu pite çağırdı. Neden? Araç kötü dememişti oysaki. Pit stop esnasında lastiğin takılamadığı anlaşılınca da Webber yavaşladı ve dikkat etmeye çalışsa da lastiği yerinden fırladı ve pistte gezinmeye başladı. O sırada Vettel'e bile çarpabilirdi o lastik. Takım böyle hataları nasıl oldu da ardarda yaptı. Komplo teorisyenleri için bulunmaz nimet öyle değil mi? Üstelik bu hafta hala devam eden tartışmalar esnasında.

   Açıkçası ben hiç bir takımın, hiç bir şekilde kendi pilotunu sabote edeceğini düşünmem, bunun mantıkla açıklacak hiç bir tarafı yok çünkü. Webber'in başına gelenler tesadüf diye düşünüyorum, takım için büyük bir şanssızlık.Yazının başında Vettel'in konuyu uzatmasının neden yanlış söylemiştim? Takım ve  hatta konunun mağduru Webber bile konuyu kapatmaya çalışırken Vettel konuyu uzattı. Üzerine gelen bu talihsiz olaylardan sonra herkesin bu olaylarda kasıt aramasından daha doğal ne olabilir ki? Bir gazeteci de sonra çıkıp Horner'a " Takım tarafından Webber'in sabote edildiği düşüncesi var, bu konuda ne düşünüyorsunuz?" dediğinde durumun ne kadar vahim olduğu da anlaşılıyor.

   RBR son haftalarda Vettel'in kontrolünü tamamen kaybetti ve Vettel her an patlamaya hazır bir bomba haline dönüştü ve patlarsa zarar vereceği tek şey kendisi ve takımı olacak, Webber bundan etkilenmeyecek bile. Webber ile durumdan en çok mağdur olan adamlardan biri de Horner. Marko'nun aksine takımı sürekli dengede tutmaya çalışan ve sorunları atlatmak için mücadele veren kişi Horner çünkü. Kriz yönetimi konusunda çok da başarılı olamadığını söyleyebiliriz ancak itiraf edelim ki bu Horner'ın suçu değil, Marko ve Vettel'in durdurulamayan tutumu. Marko'nun kariyerine baktığımızda zaten tablo az çok ortaya çıkmaya başlıyor, iyi bir sürücü ancak iyi bir yönetici değil. Pilotajdan anladığını asla inkar etmiyorum, kaldı ki Montoya ve Vettel gibi yetenekleri de keşfeden kişidir ancak konu politika ve yönetim olunca hiç bir deneyimi olmadan o koltuğa, sırf Avusturyalı olduğu için Dieter tarafından oturtulmuş bir isim. Vettel'in de akıl hocalığını yapıyor aynı zamanda ve Vettel'in de bu tür politik hatalarının temel kaynağı olarak benim gördüğüm isim Marko.

   Vettel'in geçmişine dönelim; STR yılları ve RBR'deki ilk yılları... Vettel olağanüstü ağırbaşlı ve olgun bir çocuktu, işini çok iyi yapıyordu. Peki sonra ne mi oldu, akıl hocaları tarafından dolduruşa getirildi, sen dünyanın en iyisisin denildi. Vettel'i büyüttüler ve Vettel artık takımın kaderini kendisi çizdiğini düşünür hale geldi. Webber'in değil de, kendisinin galibiyeti hakettiğini söyledi bu hafta, hatalarından ders almak bir yana onu eleştirenlerin haksız, kendisinin haklı olduğuna inanıyor gibi gözüküyor. Konuyu kapatmak yerine alevlendirirken acaba bu hafta Webber'in başına bunların geleceğini hiç aklına getirmiş miydi? Ancak olan oldu ve Vettel'in tavrını görenler, bu yarışta Webber'in başına gelenleri görünce tek bir şey düşündü, Webber'e komplo kuruldu. Vergne neden Vettel'e yol verirken Webber ile temas etti diyebilirsiniz, neden pite çağrıldı diyebilirsiniz, neden lastiği takamayan pit çalışanı araç giderken arkasından hiç tepki göstermedi diyebilirsiniz ve bunları sorarken de haklısınız. Ben aynı fikirde değilim, sadece şanssızlık olduğuna inanıyorum ancak bu şanssızlıklar neden komplo olarak değerlendiriliyor dersek, bu tamamen takımın suçudur.

   Bunlardan da önce Kimi'nin RBR'ye geçeceği gibi söylentiler çıkmıştı, ki ben inanmıyorum, Marko Kimi'nin listede yer aldığını söylerken Webber'i çoktan kendi kafasında kovmuştu ve bunları basına söylerken çok dikkatli olmak zorundasınız. Dikkatli olmazsanız ne mi olur? İki pilotunuzu piste bıraktığınızda onları yalnızlar ve kimin ne yapacağını bilmek zor. Unutmayın ki tuzakları her zaman takımlar kurar diye bir şey yok, bir gün pilotunuz da size bir tuzak kurar ve şampiyonluk uçup gider, hele ki Webber'in menejerinin Flavio gibi bir kurt olduğunu düşünürseniz.

   RBR'de suların bir an önce durulmasını diliyorum, yoksa bu sorunlar büyüyecek ve komplo teorileri üretilmeye devam edecek. Bu da sporda adaletin güvenilirliğini sarsacak, ki bunu sanırım hiç kimse istemez.

1 Nisan 2013 Pazartesi

Coanda Egzozlar; Çözümlü Deneme Kitapçığı



   Coanda egzozlar geçen yıl F1 dünyasına giriş yaptı. Egzoz beslemeli difüzörlerin yasaklanması ile oluşan boşluğu dolduran bu sistem, bu yıl biraz daha gelişmeye başladı ve bazı takımların da artık farklı felsefelere yöneldiğini gördük.

   Art arda iki yarış hafta sonundan sonra bir boşluğumuz var ve yazmak istediğim ama fırsat bulamadığım teknik kısma sıra geldi diyebiliriz. Bu konuyu aslında testlerden itibaren yazmak istiyordum, orada takımların coanda egzoz yorumlarını görmüştük, ancak ilk yarışların geçmesi bizim için daha iyi oldu. Konuyu daha rahat ele alabiliriz.

   EBD dediğimiz sistem sayesinde egzoz gazları arka lastikler ve difüzör eteklerinin arasından geçiriliyor ve difüzörün etkinliği arttırılıyordu. Bu sistemin yasaklanmasından sonra sıcak gazların tekrar o bölgeye aktarılmasını sağlamak için takımlar "Coanda etkisi" adı verilen ve akışkanlar mekaniğindeki bir kuralı kullanmaya başladılar. Bu sistem sidepod üzerindeki havanın egzoz gazıyla birleşerek egzoz gazını aracın tabanına itmesi ve taban üzerinden difüzör eteklerine ulaşmasını sağlıyor.

   Coanda geçen yıl takımlar tarafından kullanılıyordu ancak bu yıl sisteme bakış açısı bazı yönlerden farklılaşmaya da başladı. Lotus ve Red Bull sidepodlarının arkasını farklı şekillendirdi ve egzozdan çıkan gazın tabana inmesini değil de, eğri bir yüzey üzerinden aktarma felsefesini benimsediler.
 



   Üstteki iki fotoğrafta dikkat ettiyseniz sidepod bitiş çok farklı şekillerde ele alınmış durumda. Red Bull ve Lotus bu anlayışı bu yıl ilk defa kullanıyorlar. Egzozdan çıkan gazlar Ferrari ve diğer takımların araçlarında bir boşluk ile karşılaşıp, sidepod üstündeki hava akımı ile tabana doğru iniyordu ve taban üzerinden yola devam ediyordu. RBR'nin sisteminde ise egzozdan çıkan gazlar bir yüzeye çıkıyor. Bu yüzeyi takip eden gazlar yüzeyin biçimine göre tabanda yönlendiriliyor ve sidepod üzerinden gelen hava ile dengelenmiş halde arka kısma doğru akıyor.

   Şimdi iki sistemi kendi içinde daha detaylı inceleyelim;


   Ferrari ve diğer takımların kullandığı sistemi geçen yıl da görmüştük. Yukarıda da çok amatör şekilde belirtmeye çalıştım, kusura bakmayın bu kadar oldu, ileride daha iyi anlatımlar da görürüz umarım. Egzozdan çıkan kırmızı ile gösterilen egzoz gazları, mavi okla gösterilen ve sidepodun üzerinden akan hava akımının ve sidepodun arka kısmındaki egriselliğin etkisiyle aşağı doğru yöneliyor ve tabana kadar itiliyor. Daha sonra tabanda akan hava difüzör etekleri ile lastiklerin arasına doğru yol alıyor ve difüzörü besliyor. Lastiğin hemen yanında bir parçasını gördüğümüz, tabanda yer alan bir parça var dikkat ederseniz, bu parça da tabanda akan gazın akışının bozulmaması için konulan bir parça. Yan rüzgarlardan etkilenmemesi için bu parça ile gazın yönünün bozulmaması sağlanmış oluyor.



   Red Bull aracına baktığımızda ise tamamen farklı bir anlayış var. Resimde de görüldüğü gibi egzozdan çıkan hava herhangi bir şekilde aşağıya itilmek zorunda değil. Egzoz gazlarının yükselmesi yine sidepod üzerindeki gazlar sayesinde sağlanırken, egzoz gazları oradaki hafif eğimli yüzeyi takip ederek arka bölüme aktarılıyor. Burada temel fark aslında sidepodun biçiminde. Diğer takımlar sidepodlarını arka kısımda hafif bir şekilde aşağıya eğmiş durumda ancak asla tabana kadar indirmiyorlar. Lotus ve RBR ise sidepodun üst yüzeyini arkada zemin ile birleşecek bir çizgide tasarlamış. Egzoz çıkışı da bu yüzeyde yer almış böylece. Bu şekilde egzoz çıkışı net bir biçimde sidepodun üzerindeki akım ile birliktelik kuruyor ve daha rahat akması sağlanıyor. Sarı renkle de çizilmiş bir ok olduğunu farketmişsinizdir. Benim de henüz çözemediğim durum aslında burası. Bu egzozun bulunduğu alanın altında ne olduğunu göremiyoruz. Sidepodun kenarlarından gelen hava akımı egzozun altına giriyor ve sonrası belirsiz. Oradan geçen havanın kör bir noktaya varmadığını söyleyebiliriz, mutlaka o hava bir yere aktarılıyor ancak egzoz gazının geçtiği yüzeyde bir açıklık olmadığını görüyoruz, yani oradan giren hava nereye açılıyor, cevap vermesi zor. Hava girişini aşağıdaki fotoğrafta daha net görmeniz de mümkün.



   Peki bu iki sistem arasındaki farklar neler, ne gibi avantajları yada dezavantajları var diye bir bakalım. Ferrari ve diğer takımların uyguladığı yöntemde hava akımı tabana ulaşana kadar herhangi bir yüzey ile iletişim kurmadığı için sıcak gazların hızı korunuyor ve difüzöre ulaşana kadar hızını daha fazla korumuş oluyor. Ancak daha hızlı yön değiştirmek zorunda olması yüzünden hava akımında bozulmalar olması da daha muhtemel. Ayrıca gazların daha serbest olması da gazların tamamının aktarılmasına engel. Elbette hiç bir şekilde egzoz gazlarının tamamının aktarılması mümkün değil ancak RBR'nin sistemine göre gazlara yön verebilmek çok daha zor. RBR'de gazlar belli bir yüzey üzerinden aktarıldığı için, gazlara yön vermek çok daha kolay oluyor. Böylece daha fazla gazı difüzörü beslemek için kullanabiliyorlar. Ferrari'nin sisteminin aksine, daha fazla süre yüzey üzerinde hareket ettiğinden de gazların hızı nispeten daha az oluyor ve difüzörü daha az besliyor. Kısaca her iki sistemin de kendince avantaj ve dezavantajları var.




    Bu sistemi önceki yarışta antrenmanlarda Williams takımı da denedi ancak istedikleri verimi alamadılar ve klasik yönteme döndüler. RBR ve Lotus ise bu sistemi gayet düzgün çalıştırıyor gibi gözüküyor. Şimdilik bu sistemi geliştirmek zor gözüküyor. Diğer takımlar da bu felsefeyi mantıklı bulacaklar mı, yoksa onlar için kendi felsefeleri araçlarına daha mı uygun, bunu bilmek zor. Belki RBR ve Lotus da bu anlayıştan vazgeçeceklerdir, sonraki güncellemelerde değişiklikler görebilirsek, bunun da cevabını öğrenmiş olacağız.