22 Mayıs 2013 Çarşamba

Türkiye'de Formula 1'in sorunları - Bölüm 2 - Medya




   Önceki bölümde taraftarın sebep olduğu sorunları konuşmuştuk. Şimdi sırada sorumlulukları ve başarısızlıklarıyla daha önemli bir noktada olan medya var. Medya bir çok konuda başarısız olduğu gibi konu Formula 1 olunca da aynı olması şaşırtıcı değil. Gazetecilik ve yayıncılık temellerini oluşturan çok önemli maddeler unutuluyor benim ülkemde. Etik açıdan, doğru habercilik açısından, bilginin aktarılması açısından, aklınıza gelen neredeyse her konuda sınıfta kalmış durumda Türk medyası. Spor medyasının bile bir kısmının siyasetçilerin kuklalarından oluştuğu düşünüldüğünde yaşadıklarımız da çok normal değil mi? Zaten spor medyası olduğunu da sorgulamak lazım, belki de futbol medyası demek gerekiyor. Medya da değil, futbol spekülatörleri ve provakatörleri demek daha uygun sanırım.

   Formula 1 kısmına geçmeden önce biraz Türkiye'deki spor medyasını konuşmadan olmaz bence. Geçenlerde bir gencimiz futbol vahşetine kurban gitti mesela. Sonraki günlerde gazetelerdeki haberler acıydı. Şu an Formula 1 yayınlarını veren grubun gazetesinde konu iki futbolcunun maç sırasındaki tartışmasından ibaretti. Bir de Fenerbahçe Emenike ile anlaşacakmış haberi tabii ki. Kalitesine pek itimat etmediğimiz bir kaç spor gazetesini kutluyorum, bir tanesi siyah bir ilk sayfa çıkarmıştı, gencin cenazesinden çekilmiş bir fotoğrafla. Diğer bir gazete de Ziraat Türkiye Kupasının reklamlarındaki metni yayınlamış, ki bence çok manidardır bu reklamın da yayınlanmaya başlamasından hemen sonra bu olayın olması. Kolay değil arkadaşlar bir canın gitmesi, rengin farkı yok bu işte. Peki neden oldu? Medyanın tavırlarından olmasın?

   Medyamız hep bize "takımın namusundur" mantığıyla yaklaştı, canlı yayınlarda medya çalışanları, yorumcular birbirine girdi. Herkes namusunu korudu kendince. Biz namus için cinayet işleyen bir milletiz diye kimse düşünmedi. Sonunda medyanın gazına gelen bir genç katil oldu, başka bir genç de toprağın altında. Medya suçsuz. Medya zaten hep suçsuz, hiç sorumlulukları olmadı. Takım patronlarının da bu ortama çanak tuttuğu açık ancak konu medya malumunuz. İşte böyle bir medyanın bize Formula 1'i nasıl sunduğunu konuşacağız şimdi.



   Önce medyanın yaptıklarını değil de, yapmadıklarını konuşalım. TV'de haftalık kaç saat Formula 1 konusunda bir yayınla karşılaşıyoruz? Yarış haftasonu 1-2 saatlik bir yayın oluyor. Özel platformdan yarışları izleyebiliyoruz zaten, o kanalda hafta içinde de yarışın tekrarlarını izlemek mümkün elbette. Fakat bahsettiğimiz şey bu mu? Spor yayınlarında ne kadar payı var Formula 1'in. Sanırım özel kanalın haricinde neredeyse hiç yer almıyor gibi. Yayıncının sadece yayın hakkı varmış gibi bir ortam var. Yayınlamayan basın organı haberini de yapmıyor. Yayıncının bile ne kadar yayın yaptığını sorgulamak lazım, o da ayrı konu zaten. Spor ortak bir kültürdür, yayıncı ile alakadar değildir. Başka bir basın organı da istediği gibi haber yapabilecekken neden yok? Belki arada bir kaç dakika yarışı kimin kazandığını falan söylüyorlar, belki bir kaç satır yer alıyor gazetenin köşesinde. Ancak bir gazete var ki Formula 1 konusunda bir sayfasını ayırmış. Fanatik gazetesiydi yanlış hatırlamıyorsam, Erbatur Ergenekon koca bir sayfa hazırlıyor Formula 1 konusunda. Türkiye'de bulunmaz nimet. Reklam mı yapıyorsun derseniz, tabii ki de reklam yapıyorum. Duymayan bilmeyen varsa haberi olsun. Biz 2-3 satır yazılara alışmışken böyle bir şeyi de yapanlar varken onlardan bahsetmek benim görevim. Biz onları bol bol konuşacağız, destekleyeceğiz.


Bu da benim katkımdı
    Bireysel girişimler de var elbette, mesela Facebook platformundan Türkiye'deki medyada çıkan haberlerin derlendiği bir sayfa var. Formula 1 Medya sayfasında tüm bu habelere ulaşabiliyorsunuz. Ayrıca sıkıntıdan Mücahid Ekrem ve Sabri Özçınar da caps'ler yapıyorlar Formula 1 konusunda. Yine sosyal medya üzerinde pek çok bireysel oluşum var. Serhan Acar, Metin Mete gibi isimlerinden bloglarından tutun da, Mücahid Ekrem, Pınar Han ve benim gibi daha amatör bloglara kadar pek çok kaynak var. Sosyal medyada Formula 1'in çok daha başarılı olarak ele alındığı bir gerçek. Ayrıca Formula 1 haberlerine de ulaşacağınız pek çok site var malumunuz.

   Medya, sosyal medya karşısında çok yetersiz gözüküyor. Profesyonellerin amatörlere karşı çok büyük farkla geride kalması ilginç, onların işi bu olmasına rağmen biz onların yapması gereken işi yapıyoruz.

   Medyanın yapmadıkları şeyleri saymakla bitiremeyiz ancak yaptıklarına da bir bakarsak ortada gülünç bir durum var. Gazetelerin sayfalarına baktığımızda, ertelenen sıralama turunun galibini yayınlayan mı dersiniz, bir yarış kazanan pilotu şampiyon ilan eden mi dersiniz.... Gerçek dünyadan kopuk yalan yanlış bir sürü haber gördük, güldük. Gülünecek durumda çünkü medyamız, ancak haline gülüyoruz, hem de çok farklı taraflarımızla gülüyoruz.




   Peki ya geçen yılın FIA Ödül Töreni yayını skandalı? Haber kanalının taahhüdü neydi; Ödül törenini yayınlamak, pek ne yayınladılar; stüdyo programı. Stüdyoda konuşulan bazı konular önemliydi, Türkiye'de motorsporlarının sorunlarından bahseden bir kaç ses oldu. Onlar kimdi; Türkiye'de motorsporlarına emek veren bir kaç isimdi ve bu konuşma 5-10 dakikadan ibaretti. Geri kalan kısmında Vettel pasaportu nasıl unutmuş, nerdeymiş, Alonso'nun saçı nasılmış, kılmış tüymüş... Magazin muhabirleri edasında konuşuldu konu. İşin magazinini sevenler vardır, olmalı da. Benim derdim başka bir şey; Biz sporun ne olduğunu konuşmadan magazinini konuşmaya bayılıyoruz. Biz önce daha önemli şeyleri tartışmamız gerekirken magazin konuşuyoruz. Medya bayılıyor bu magazine çünkü onun üstünde konuşabilecek birikime sahip değiller.



   Birkimli yorumcularımız hiç mi yok, elbette ki var. Yıllardır yarış öncesi yada sonrasında özel programlar izledik ve çok değerli isimler vardı. Onlar bize dilleri döndükçe anlattılar, yorumladılar. Fakat hep bir şeyler eksik kaldı. Önceki dönemlerde gençleri stüdyoya getirirlerdi, onlardan yorum aldıkları bir bölüm vardı. Ben genelde o bölümde sesi kısardım. Gençlere saygısızlık olarak görmeyin, ben bazı aptalca yorumlara tahammül edememeye başladım zamanla. O gençlerin suçu değil bu, onlar taraftar ve kendi takımlarından iyimser bir şekilde sonuç bekliyor. Tahminleri sorulduğunda son sıradan başlayan pilotu favori gösteren var, ben nasıl ciddiye alabilirim ki bunu? Programın o bölümü kendince hoş, taraftara da mikrofon vermişler, düşüncesi önemsenmiş, bu güzel bir şey. Ancak zaten 1 saatlik bir programın yarısı röportaj, sıralama turu özeti derken kaynıyor, 15 dakika da gençler konuşuyor, geriye kalan zamanda biz de adam gibi bir şey dinlemeye çalışıyorduk. Süre bu kadar kısıtlıyken gereksiz uğraşlarla oyalandı yayıncılar. Ben isterdim ki biri çıksın işin mühendislik konusundan bahsetsin, biri politik tartışmalardan bahsetsin... Bu iş biraz uzmanlaşma istiyor malum. Biz kalan 15-20 dakikada ustalardan bir kaç bir şey kapabilmenin derdine düştük, onlar da anlatabildiklerini, konuşabildiklerini zaman yettiğince anlattı, anlatmaya da devam ediyorlar.


   Yayınları izledik ama dediğim gibi hep eksikler oldu. Röportajlar izledik, ama ne röportajlar. Soruların hep aynı ve hep saçma olduğunun farkında mısınız? Medyamız hep biraz ezik kaldı, bazı şeyleri sormaktan ya çekindi yada doğru soruları soracak birikime sahip değillerdi. Biz hep Türkiye'de pilotların neleri sevdiğini, İstanbul'u nasıl bulduklarını dinledik. Magazinsel sorular oldu kimi zaman da. Spor konusunda hiç doğru düzgün soru gelmedi. Hatta ödül törenindeydi yanlış hatırlamıyorsam, Jean Todt'a Türkiye GP yapılması yönünde oy kullanıp kullanmayacağı sorulmuştu sanırım. Böyle bir soru sorulabilir mi? Zaten sorulamayacağını da Todt söyledi. Acemice ve bilinçsizce yapılan bir dünya muhabbeti görünce ben o işin o kısmından da soğumaya başladım. Röportajları izlememeye, yabancı yayıncıların yaptığı röportajları izlemeye başladım, belki de zorunda kaldım.



   Peki ya yarışların özel bir platform da yayınlaması ne demek gerekiyor? Türkiye'de sporun zaten tanınmadığından şikayet ederken, sporun daha da toplumdan koparılması değil mi bu? Biz ulaşmaya çalıştıkça elimizden kayıp gidiyor. Eskiden sıradan biri haftasonu televizyonunu karıştırırken bir F1 yarışına rastlayıp seyredebilirdi ancak bugün o imkan yok. Yarışları izlemek isteyenlerin de maddi durumunun ne olduğunu önemli değil, bu yayın için tüm kanalları içeren bir paketi almak zorundalar. Zaten benim de en çok kanıma dokunan noktalardan birisi bu. Avrupa'da da benzer şekilde yayınlanıyor zaten diyenler var. Ancak Avrupa'da sistemin nasıl olduğunu bilmiyorlar. Avrupa'da kanal yada paket sistemi vardır, siz yayını aldığınız platformla görüşür, hangi kanalları yada paketi almayı isterseniz onları seçer, onun parasını ödersiniz. Yani F1 izlemek istiyorsanız, o kanalı alırsınız. Yok illa ben diğer sporları da istiyorum derseniz, spor paketleri vardır, onlardan birini seçersiniz. Kimse size zorla tüm kanalları pazarlayamaz, ama burası Türkiye. Medya patronlarımız yayıncılık kalitesi ve müşteri memnuniyetini önemsemez, paraya bakar. Toplum da sesini çıkarmaz, el mahkum alır. Benim gibi 3-5 kişi de protesto eder, almaz.

   Bir de bazıları çıkar, bu platform olmasaydı yayınları izleyemezdik der. Haksızdır, çünkü işin iç yüzünü bilmez. Türkiye'de yayın haklarını Saran grubu satın aldı ve ihale açtı. Sonuçta zararına bile olsa bir şirkete vereceklerdi. Yani siz bir ürünü satın almışsınız ve kullanamıyorsunuz, satacaksınız. Bunu zararına dahi satsanız sizin için kardır, elinizde kalmasından iyidir. İhaleye giren tek şirket Doğan grubu değildi, TRT ve NTV gibi yayıncılar da ihaleye katıldı. İhalede TRT daha erken çekilirken en büyük oynayan NTV oldu. Doğan grubu yayınları CNN Türk aracılığıyla vermeyi düşünüyordu ancak NTV'ye kaptırmamak adına ücretli  platformda yayınlayarak yüksek teklif verdiler. Yani şu anki yayıncı satın almamış olsaydı şu an yayınları ücretsiz olarak diğer kanaldan izliyor olacaktınız.

   Formula 1 izlemek isteyenler artık para ödüyorlar yada benim gibi yabancı yayınlardan izliyorlar. Çoğu haftasonunu da arkadaşlarımla dışarıda izliyorum, yani çoğu zaman o yayını izliyorum. Bir tane de olsa paket satmamış oluyorlar böylece. Kaybım da yok kısacası.



   Medyanın eksiklikleri Türkiye GP'nin başarısızlığına etkili oldu. Türkiye'de yarış yapılırken medyada ne kadar yer aldı diye sormak gerekiyor. Medya inatla spordan uzak durdu, haber yapmadı. Topluma ulaşmayan bir haberin suçunu insanlarda aramıyorum, onlar bu spordan hep habersiz kaldılar. İstanbul'da yarış olan günlerde Türkiye'de kaç kişinin haberi vardı, onu da geçtim İstanbul'da kaç kişinin haberi vardı? Büyük çoğunluğun ruhu bile duymadı. Red Bull şu günlerde eskiden Flug Tag ismiyle bildiğimiz, şimdilerde uçuş günü dedikleri organizasyonu yapma hazırlığında ve bu organizasyon bile çok daha iyi duyurulmuş durumda.

   Bizim medyamız işini yapmıyor. Konu sadece Formula 1 değil, geçenlerde Cumhurbaşkanlığı bisiklet turu vardı, ne kadar önemli bir organizasyon olduğu meraklısı bilir. Genç yeteneklerin çoğu katılım gösteriyor bu organizasyona ve önümüzdeki yıl Contador'un katılmayı düşündüğü söylentisi bile çıktı. Bu organizasyonu bir Türk sporcu kazandı; Mustafa Sayar. Medya ne kadar ilgi gösterdi peki? Olimpiyatlarda başarı kazanan sporcularımızdan tutun, dünya şampiyonu kürek takımlarımıza, bilardo sporcularımıza kadar... Medyada hiç birinin değeri yok. Biz hep deriz ya; "Türk yarış pilotu olsa, Türk takımı olsa ilgi olur" diye, Türkiye'den ne yetenekler çıkıyor ama hiçbirinden haberimiz bile olmuyor, Formula 1 pilotu olsa biz bir kaç bin kişinin haberi olur, geri kalanın ruhu duymaz. Medya futbol denilen bir hastalığa tutulmuş gidiyor. Futbol elbette bir spor olarak güzeldir ancak biz de artık o nokta çoktan aşıldı, namus oldu futbol. Benim kuzenim bile şunu söyleyebiliyor; "Anneme ve tuttuğum takıma küfredenin ..." Peygamberine, dinine küfretsen sesini çıkarmaz ama konu futbol olunca iş namus meselesi oluyor, çok yazık.

   Biz sporseverliği öğrenemedik, bunda da en büyük pay medyanın elbette. Formula 1'in medyada yer almaması çok büyük bir sorun ancak bir taraftan da düşünüyorum da; bu medya Formula 1 işine girerse birbirini öldüren McLarenci Ferrarici Red Bullcu görür müyüz? Belki de böyle bir medyanın Formula 1'e hiç dokunmaması en iyisidir, kim bilir...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder